Öğretmen tahtaya bakıp yazacağı denklem için önce uygun bir yer arar. Her seferinde boş tahtanın farklı yerinden yazmaya başlamak daha keyifli olabilir ama öğretmen her zamanki yerinden başlayıp yazar bilmem kaçıncı dereceden bilinmeyenli denklemi. Test çözmenin de başka bir keyfi vardır; matematiğin yabancısı şıkları yerine koyar ve doğru sonucu bulabiliyor mu bakar. Bazıları da kendince formül üretir. İki üç tane soruda doğru cevabı yakalamışsa da bulduuğu formülünü geçerli kabul eder. Ben hayatımda matematik dersi özelinde buna benzer örnekler gördüm, kimisini de bizzat kendim yaptım. Hangi konuda nasıl bir formül ürettiğimi şu anda hatırlamıyorum ama matematiği hiç de kötü olmayan biri olarak merak ederim bazen, ya gerçekten de bir formül bulduysam? Gauss da zaten ilkokuldayken bulmamış mıydı ilk formülünü. Gauss’un aksine benim formülümü hatalı bulunmuştu. Hocam daha sonraki yıllarda Matematik dalında Nobel ödülü almadığına göre benim bulduğumu düşündüğüm matematik formülünü alıp kendisi ilgili makama başvurmamış diye düşünüyorum.
Bir de aynı cevap kağıdını her sınavda bir yukarı kaydırıp testleri puanlayan hocalar vardı. Hocaların tembelliği nedeniyle bulunan bu hesaplama yöntemiyle bir sonraki sınavın sorularının cevaplarını önceki sınavdan bir soru eksik olarak biliyordum. Her sınav için ayrı soru cevapları hazırlamamak için böyle metodu bulanlar tembel insanlar acaba ilkokul çocuklarından kendisini kimlerin hackleyeceğini merak etmiş midir?
Göz bebeğini oksijenin ilk defa yaktığı andan itibaren merakla bakan, iletişim kurmak için bilmediği dili öğrenen bir varlığın fabrika ayarları meraklı, önyargısız, fikirsiz, gözlemleyici ve sürekli öğrenici oluyor. Deneyimlerek öğreniyor, deneyimleyemediklerinin karşılığı olarak da başkasının ağzından çıkanları koyuyor. Sonra hiç deneyimlemeden oluşan düşünceyi, yaptığı filme ya da diziye yediriyor. Yazdığı kitaptan size kabul etiriyor ve bu yanlış bilgi, virüs, insan beyinleri arasında seyahat ediyor.
Fikirleri yıkmak zordur, sigarayı bırakmak kadar zordur(hiç kullanmadım ama duyduğuma göre çok zormuş), şekeri bırakmak kadar(bunu ben yaptım işte ama başta hurma ve bilimum meyveler de olmak üzere o kadar tatlı var ki eksikliği hissedilmiyor), cuma günü iş çıkışı trafiğinde köprüyü bir dakika geçebilmek kadar, çocuğuna herşeyi bir tek onun bilmediğini anlatabilmek kadar, anne babaya her konuda onların haklı olmadığını anlatabilmek kadar zordur.
Size bir konuda bilgi vereceğim. Bu bilgiyle sağdan soldan edindiğiniz yanlış fikirlerinizi yıkmaya çalışacağım. Sözüne çok güvendiğim bir arkadaşın değil, bizzat bu konuda eğitmen olduğumdan kendi cümlelerimi kuracağım. Yoga nedir?
Çok stresliyim. Gel yogaya gidelim iyi gelir. (oturulur, gözler kapatılır, hım hımmmm sesleri çıkartılarak meditasyon yapılır)
Bu tür repliği ilk defa burada duymamışsınızdır. Hayatında hiç yoga yapmamış birinin duyduğu ya da fikirsiz birinin hazırladığı bir yayında buna benzer şeyler görebilirsiniz. İnsanların tahmin etme metodlarından birisi vardır ki bunu kullanmanızı isteyeceğim sizden. Mesela çocuğunuzla kitapçıda dolaşıyorken çocuğunuzun size hediye olarak bir oyuncak almak istemesi ve parasının üstünü de sizden tamamlamasını istediğinde, her ne kadar bu oyuncağa bayılacağınızı söylese de oyuncağı kendine istediğini tahmin edebilirsiniz. Size şöyle bir bilgi vereceğim; yoga ülkemizde bulunmadı, yani ilk yogayı öğrenenler Hindistan’a gitti ve günümüzde de hala çoğu yoga eğitmeni dünyanın farklı yerlerine eğitim almaya gidiyor. Şimdi tahmin etme sırası sizde. Acaba oturup, gözlerini kapatıp hımhımlamayı öğrenmek ve başkalarına da etkili bir şekilde yaptırabilmek için ülkemizdeki eğitim kaynağı bitti de bu yüzden mi bu kadar masraf, emek vb harcanıyor ve uzaklara gidiliyor.
Yoga, farklı alt kollardan oluşan bir sistem. Size teknik olarak çok detaya girip de zaten hali hazırda bulabileceğiniz şeyleri anlatmayacağım ama özetleyeceğim. Yoga sistemi, kendinize ve çevrenize karşı saygı duymanızı amaçlar. Sağlam kafa sağlam vücutta olmalı der ve hem kafanızı hem de vücudunuzu ve sağlığınızı sağlama almak için yöntemler sunar. Binlerce yıl önce icat edilmiş ve hala hiçbir değişikliğe uğramadan öğretisini herkese ulaştırmaya çalışır demek isterdim ama bu da doğru değil. Birkaç yüz yıl öncesine kadar meditasyon üzerine yoğunlaşarak günümüzde populer bir terim haline gelen mindfulness uygulamasının temelini oluşturan yoga zihin sağlığı üzerine ortaya çıkmışken zamanla fizik tedavide kullanılan yöntemlerden, pilatesten ve benzer metodları kullanarak kişinin sadece kendi bedenini kullanarak yapabileceği duruşlar ve hareketler de katarak kapsamını genişletmiştir. Hatta calisthenics’te yapılan çoğu pozu yogada da bulabilirsiniz Günün sonunda amaç, hem zihinsel hem de bedensel olarak güçlü ve dengeli bireyler oluşturmak.
Yogada yapılan hareketlerin çoğu benzerliği yüzünden adını hayvanlardan almış. Bu hayvan pozlarında da genelde eller ve diz veya ayaklar yerde oluyor. “Başını dik tut evlat” öğüdü eğer her daim yer seviyesine göre başın diğer organlarına göre en yukarı seviye olsun olarak algılanırsa, bazı pozlarda maalesef kalça, baş seviyesinin çok çok üstünde, en üstte olabiliyor. Bu pozlar da yoga yapanları ya da yapmak isteyenleri aşağılamak isteyen kişiler için malzeme oluyor.
Ne kadar komik görünse de ya da insanı küçük düşüren bir poz olduğu düşünülse de yoga da yapılan yüzlerce farklı pozun her biri vücudun farklı kısımlarını çalıştırır. Bu çalıştırılan kaslar, ağırlık kullanılarak çalıştırılan kasların iç kımında bulunur ve güncelik yaşamda çok fazla çalıştırılmazlar. Bu bölgelerin yoga ile güçlendirilmesi vücudun diğer kas grubunun gelişmesini hızlandırır. Ters bir hareket ettiğinizden sakatlanma riskini en aza indirirsiniz, çünkü ters, düz yamuk tüm hareketleri vücudunuzu şifalandıracak şekilde yoga pratiklerinde yaparsınız. Daha geç yaşlanırsınız. Şimdi diyebilirsiniz ki vücudumuz genç kalsa da yaşadığımız hayat zihmizi yaşlandırdı. Travmalar, problemler, kötü deneyimler ya da hayata tutunmanızı zayıflatan neler varsa, bunlarla başa çıkabilmeniz için güçlü bir zihin sağlığınız olması lazım. Yapılan çoğu araştırmalar meditasyon çalışmalarının zihin kapasitesini arttırdığı gibi, travmalarla başa çıkabilmek için büyük katkı sağladığını ispatlamıştır. Bir de nefes pratikleri var ki, bu pratikler hem zihinsel hem de fiziksel etki eden pratiklerdir.
Her canlının hayatı boyunca alıp vereceği nefes sayısı bellidir derler. Doğada da hızlı nefes alıp verenlere kıyasla yavaş nefes alan canlılar daha uzun yaşadığı gözlemlenebilir. Bu yazdıklarımı okuyorken nefesinizi nasıl aldığınızı mı kontrol ediyorsunuz:) Derin nefes alın ama acele etmeyin. Bırakın iç organlarınız, zihniniz, vücudunuzu dolaşan oksijenin tadını çıkarsın. Verdiğiniz nefesle de keşkelerinizi atın zihninizden ve şimdi alacağınız nefesle, ileride geriye bakıp, iyi ki yapmışım diyeceğiniz bir şeye ilk adımınızı atın.