Yazarlık dediğime bakmayın, aslında kitap yazmaktan ziyade yazı yazmak anlamında yazar yazarlık kelimesini kullanıyor. Yani ben, yazar.
Şimdiye kadar farklı bloglarda yazma denemelerim oldu. Sanırım en yarışmacı ruh haline girdiğim, ekşi sözlük’e yazılar yazıp yazar olarak kabul edilme çabamdı. Ama gördüm ki düzenli, sık ve iyi içerik hazırlamak gerekiyor, belki de önden çalışmak gerekiyor. Bu nedenle bu sevdam kısa sürdü. Tabi 15 sene önceki ekşiden bahsediyorum.
Yazı yazan kişi aslında sesini birilerine duyurmak, fiziksel olarak ulaşamasa da iletişim kurmak istiyor. Günümüzde ulaştığı kimselerde yorum olarak ya da mail olarak dönüş yapabilme imkanına sahip olduğu için yazar ve okur arasında güzel bir ilişki başlıyor. Tabiki roller değişiyor; yazar okur, okur da yazar oluyor.
Şimdiye kadar yazmadım da bugün bu satırları ele almak için motivasyonum ne mi oldu? Aslında başıma bir olay geldi maceralı bir olay ve yazı yazmak zorunda kaldım. Yazdığım yazıyı kalemini beğendiğim eşime okuttuğumda hoşuna gittiğini söyledi. Merak unsurunun çözülmesi için yazının sonunu beklemenize gerek yok. Maceralı olay şu: Annem ve babam pandemi sürecinin daha başlarında sürekli izledikleri Kim Milyoner Olmak İster yarışmasına benim için başvurması için kardeşimi ikna etmişler ve o da adıma başvuru yapmış. Kanal benden video çekip göndermemi istedi. Youtube ile haşır neşir olmam yüzünden zor bir şey değildi benim için. 98 tekrardan sonra hazır olan videoyu kanala gönderdim. Ertesi gün aradılar ve benden kendimi anlatacağım, başımdan geçen ve seyircilerin ilgisini de çekecek bir yazı göndermemi istediler. Başlarda zorlandım, beğenmedim yazdıklarımı ama bir şekilde motive olup hani su aktığı dere ne kadar tıkanık olursa olsun bir kere akmaya başladığı zaman oyuk açar ve engeli aşındırıp hız kazandırır ya akışına, ben de öyle yazdım da yazdım.
Herkes yazı yazmalı mı? Bence herkes yazı yazmalı. Hoşunuza gitmesi ya da gitmemesi önemli değil ama yazan kişi yazdıklarını defalarca tekrar okuyup düzeltmeli, daha uygun kelimeler belki de cümleler kurmalı. Bu o kişinin zihnini de düzenler, sohbetini de düzenler. Biliyorum her yazılan okunmaz zaten herkesle de sohbet edilmez. Ama benim fikrim; eğer herkes yazarsa ya da en azından bu yazdıklarımın ulaştığı kişilerin eli kaleme, klavyeye, daktiloya, duvara(anne babalar bana kızmayın) gidiyorsa biz bizi olumlu etkilemiş ve geliştirmişizdir. Bir gün birileri gelir ve bu karalamalarınızı okur ve yayınlamanızı teşvik eder ve belki de yeni kitaplar almanız için para kazanacak bir ek geliriniz olmuş olur. Baksanıza twitter’da sürekli yazı yazıp, okurların teşvikleriyle kitap yazan yazarlara.
Siz yok musunuz siz, bu yazıya başlamadan önce nasıl başlasam, ne yazsam ne anlatsam diye düşünen beni, şimdi nasıl susturabiliriz diye düşünüyorsunuz. Korkulur sizden.
Yazacağım yazılar hakkında biraz bilgi vermek istiyorum. Okumayı düşündüğüm, okuyup bitirdiğim ya da devam eden kitaplar hakkında fikirlerimi paylaşacağım. Fotoğraf çekmeyi de seviyorum ve bazı fotoğraflarımı paylaşıp, öyküsünü anlatacağım. Arada da güncel konulardan bahsederim diye tahmin ediyorum.
O zaman hadi siz de bugün yazmaya başlayın. Öyle saatlerce de değil. Ayna karşısında geçirdiğiniz zaman kadar, fırından ekmek alıp gelinceye kadar geçen sürede, televizyonda ne izlesem diye kanalları değiştirdiğiniz müddet kadar, Kim bilir bir sene sonra geriye baktığınızda bıraktığınız izler size neler anlatacak.
Okuduğunuz için teşekkürler…